Doğum Sonrası Depresyonu Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Hamilelik süreci ve doğum, anne için heyecanlı olduğu kadar stresli de birer süreçtir. Bu sürecin sonunda anne, bebeğini kucağına aldıktan sonra hayatında belirgin değişimler meydana gelir. Özellikle yeni doğan döneminde ilgiye muhtaç olan bebeğin bakımı, annenin çocuklu hayata adaptasyon süreci ve hormonsal dengesizlikler gibi birçok etken birleşerek lohusalık döneminde annenin ruhsal durumunda dalgalanmalara sebep olabilir. Lohusalıkta ortalama olarak ilk on beş gün boyunca yaşanan sinirlilik hali, yetersizlik ve çaresizlik hissi, çeşitli endişeler gibi durumlar; hormonsal durumun dengeye giriş süreciyle ilgili olduğundan dolayı normal karşılanabilir. Annenin ruhsal durumundaki gerginlikler ve karamsarlık hali on beş günden fazla sürerse ve olumsuz ruh durumunun etkileri giderek artarsa, annede doğum sonrası depresyonu baş göstermiş olabilir. Yazımızın devamında doğum sonrası depresyonu hakkında ihtiyaç duyabileceğiniz tüm bilgilere ulaşabilirsiniz.

Doğum Sonrası Depresyonunun Ortaya Çıkma Sebepleri

Doğumdan sonraki yaklaşık altı haftayı kapsayan sürece “lohusalık dönemi” denir. Lohusalık döneminde anne ve yeni doğan bebeği arasında bağ kurulur, annenin vücudu hamilelik öncesi görünüşüne geri dönmeye başlar ve annenin hormonal dengesi “gebelik süreci durumu”ndan “emzirme süreci durumu”na geçiş yapar. Bu süreç; anne, bebek ve yakın çevre için oldukça önemli bir dönemdir.

Lohusalık dönemi annelerin duygusal olarak hassas olduğu bir süreçtir. Bunun temel sebebi yaklaşık kırk hafta boyunca özlemle bekledikleri bebeklerini kucaklarına almışken bir şeyleri yanlış yapma korkusudur. Bu durumun yanı sıra anne, hormonsal bazı değişimler geçiriyor olduğundan dolayı da hassaslaşabilir. Öte yandan lohusalık döneminde kaçınılması gereken en büyük noktalardan biri olan, ilk kırk gün içinde ev ortamına çok sayıda kişinin misafir olması ve annenin herkesle iletişim kurması durumu da lohusalık depresyonunu tetikleyebilir.

Lohusalık döneminde anne bebeğine yeterli olabilme hedefiyle çabalar. Bu süreçte farklı kişilerin yorumları, annenin kafasını karıştırıp kendisini yanlış ya da yetersiz hissetmesine sebep olabilir. Lohusalık döneminde “sütüm yetmezse”, “sütüm doyurucu değilse” gibi düşünceler annenin aklında yer alan genel düşüncelerdir. Hali hazırda endişeli olan anne, birçok kişiden gelen farklı yorumlar karşısında anksiyeteye kapılabilir. Bu durum da lohusalık depresyonunu tetikleyebilir.

Yeni doğan döneminde bebek, annenin ilgisine muhtaçtır. Anneler; bebeklerinin tüm ihtiyaçlarını karşılamak için kendilerini geri plana atarlarsa ruhsal çöküş yaşayabilirler. Annenin yeterince dinlenmemesi, yeterli bir uyku planına sahip olmaması, dengeli ve düzenli beslenememesi, annenin kişisel bakımına zaman ayıramaması ve hobileriyle ilgilenememesi gibi durumlar da lohusalık depresyonunu ortaya çıkaran sebepler arasında yer alır.

Lohusalık döneminde bebek kadar anne de ilgiye ihtiyaç duyar. Bu süreçte annenin partneriyle sorunlar yaşaması, destek görmeyi beklediği kişilerden yeterli ilgiyi görememesi, bebeğin bakımını tek başına üstlenmek zorunda kalması gibi durumlar da lohusalık depresyonunu tetikleyebilir.

Yaygın bir inanış olan “kırk çıkmadan evden çıkılmaz” düşüncesi de kimi zaman annelerin üzerinde psikolojik baskı oluşturabilir. Lohusalık döneminde annenin kendine zaman ayırması, temiz hava alarak küçük yürüyüşler yapabilmesi hem fiziksel hem de ruhsal açıdan oldukça önemlidir. Bu sebeple özellikle lohusa döneminde çevrenin düşüncelerinden ziyade annenin ihtiyaçlarına odaklanılması gerekir.

Doğum Sonrası Depresyonunun Belirtileri

Doğum sonrası depresyonu basitçe anlaşılabilecek bazı belirtiler barındırır. Lohusa depresyonu belirtilerinin en başında düşük ruh hali gelir. Anne bariz şekilde mutsuz ya da huzursuzsa, sürekli olarak yakınacak bir şeyler buluyorsa ve gergin bir ruh halinde bulunuyorsa; bu durum annenin postpartum olarak da bilinen lohusa depresyonunu yaşıyor olabileceğine işarettir. Lohusalık depresyonu annelerde uykusuzluk ya da aşırı uyuma hali; iştah kaybı ya da aşırı yeme durumu gibi uç noktalarda seyredebilir. Bunların yanı sıra dikkat kaybı, unutkanlık, öfke nöbetleri, ağlama krizleri gibi durumlar da lohusalık depresyonunun belirtileri arasında yer alır.

Lohusalık depresyonunun en belirgin özellikleri ise anne ve bebek arasında bir bağ gelişmemesidir. Anne, kendisini yetersiz hissetmesi durumundan bebeğini sorumlu tutabilir. Bu durumda sosyal hayattan soyutlanmak, bebeğin ihtiyaçlarıyla ilgilenmek istememek, kişisel bakıma özen göstermemek gibi durumlar açığa çıkabilir. Aşırı uç durumlarda annenin kendine ya da bebeğine zarar verme girişiminde bulunması dahi gözlenebilir.

Doğum Sonrası Depresyonunun Tedavisi

Doğum sonrası depresyonu ortalama olarak her 10 lohusanın 8’inde rastlanan, yaygın görülen bir durumdur. Bu süreç yaklaşık altı hafta kadar sürebileceği gibi bir yıl boyunca devam eden keyifsizlik durumuna da sebep olabilir. Doğum sonrası depresyonun tedavisi çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir.

Doğum Sonrası Depresyonu Tedavisinde Psikoterapi

Postpartumda psikoterapi en etkili tedavi yöntemlerinden biridir. Psikologlar, lohusalık depresyonunu tetikleyen noktaları tespit edip annenin kendini daha yeterli, güvende ve başarılı hissetmesine yardımcı olabilir. Yaşadığı süreci, bu sürecin sebeplerini ve çözüm yöntemlerini uzman kişilerin desteğiyle keşfeden anne, lohusalık depresyonunu aşma sürecinde psikoterapistler tarafından doğru şekilde desteklenip yönlendirilebilecektir.

Doğum Sonrası Depresyonu Tedavisinde İlaçların Yeri

Kimi zaman lohusalık depresyonu döneminde yalnızca psikoterapi yeterli olmayabilir. Annenin endişelerinden kurtulup olumsuz ruh halinden sıyrılabilmesi için ilaç desteğine de ihtiyaç duyulabilir. Psikiyatrik ilaçlar anneleri sakinleştirmeye yardımcı olur. Aynı zamanda uyku düzenini yeniden oluşturma noktasında da ilaçlardan yardım alınabilir. Antidepresan kullanımı, hafif doz sakinleştiriciler ve uyku ilaçları; lohusalık depresyonunda etkili olan yardımcılardır.

Doğum Sonrası Depresyonu Tedavisinde Yakın Çevrenin Rolü

Annenin yaşadığı dalgalı ruh halini düzene sokma noktasında annenin onaylanması, desteklenmesi, yeterli ve başarılı olduğunun belirtilmesi ve sevgiye değer olduğunun vurgulanması oldukça önemlidir. Bu süreçte annenin yakınmalarına kulak verilmeli, anneyi üzen durumlar mümkün olduğunca iyileştirilmelidir. Bu süreçte özellikle partner ve annenin yakın çevresi; anne ile iletişim halinde olmalıdır. Destek gören, sevildiğini hisseden ve onaylanan anne, diğer tedavi yöntemlerinin de desteğiyle endişelerinden arınabilir.

Doğum Sonrası Depresyonu Tedavisinde Hayat Düzeni

Doğum sonrası depresyonunu tetikleyen en önemli etkenlerden biri de annenin yaşam biçimidir. Bu noktada postpartum tedavisinde annenin yeterli uykuyu alıyor olması, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi ve ihtiyaç duyduğunda dinlenebilmesi oldukça önemlidir. Lohusalık döneminde iyi ruh hali için annenin temiz hava alması, hafif egzersizler yapması, kendine zaman ayırabilmesi de kilit rol oynar. Annenin bebeğinden ayrı da zaman geçirebilmesi, kendine sevdiği işlerle ilgilenmek için zaman ayırabilmesi gerekir. Bu süreçte anneye ihtiyaç duyduğu özgürlük tanınmalıdır. Anne; aşırı yağlı ya da şekerli besinlerden, abur cuburlardan, kafeinden ve alkolden uzak tutulmalıdır. Bu sayede annelik hüznünün etkileri azaltılabilir.

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.